söbü

Tarihi:

Eski Türkçe: [ Kaşgarî, Divan-i Lugati't-Türk, 1073]
subı [[uzun ve ucu sivri olan her şey. Bir adamın başı yuvarlak değilse ona subı denir.]] Kıpçakça: [ Ebu Hayyan, Kitabu'l-İdrak, 1312]
süvü [[pergel ayağı]] Türkiye Türkçesi: "oval" [ Yadigâr-ı İbni Şerif, 1421? yılından önce]
söbice söbice toχumları olur, ġılāf içinde olur Türkiye Türkçesi: [ Ahmed Vefik Paşa, Lehce-ı Osmani, 1876]
söbü, söbe: Müstatil, üstüvani, yassı zıddı.

Köken:

Eski Türkçe sübi veya süvi "ucu sivri, oval" sözcüğünden evrilmiştir.

Description:

Kaşgarî'de ve bazı erken TTü örneklerde kalın ünlü dizisi ile subı görülse de, Eski Türkçe sübri/süwri "sivri" sözcüğüyle ilişkisi gözardı edilemez.