Yaratılmış olduğu şüphesiz olan doğa, bize yaratımcılık oynayabileceğimiz bir alan sundu. Bu alanın mevcudunu ancak gözlemleyerek öğrendik. Bu mevcudun temelinde belli kategoriler olduğunu gördük. (bu kategoriler, alanın içerdiği her bir noktayı kendi içinde bulundurur) Her bir noktayı gözlemde bulunmak, insanoğluna zihnini ve zekasını geliştirme fırsatı sundu. Sunulmuş olan bu fırsatı kullanan insanın etkileşimde bulunma yöntemi şüphesiz “gözlemle ve değiştir” oldu. 
 Bu iki eylem aslında bir bütündür. Tüm bütünler gibi parçacıklar birbirine muhtaçtır. Bu muhtaçlık, dünyayı bu hâline getirdi. Bunun iyi olup olmadığını tartışmakla ilgilenmiyorum. Neyi kaybettiğimizi hatırlayıp, gerçekliğe yaklaşmakla ilgileniyorum. Bir noktaya kadar bu fıtrîydi. Doğayı anlamak için gözlemleyen insan, zaman içerisinde hükmetme gayretinde bulundu. Yani gözlemledikçe değiştirdi, değiştirdikçe gözlemledi. Bu süreç tüm mümkün kıyametlerin başlangıcı oldu. Bu kıyametler ancak insanın bizatihi kendisiDevamını Oku

uranyumla bilenmiş bir gece geçiriyorum
şehrin içinde insanlar; birbirlerinin yansıması
şehvet, haz ve meydanlardaki yalan aşk
gösterişleri görebiliyorum

tanımıyla aşkın, piçleştirdiler gerçeği
yabancı, ecnebi, uyumsuz bir sabah için
asansörle inip metroya biniyorum
yeteri kadar hızlı değilim, patronum için

-zulüm görüyorum ve isyanım zalim olamadığım için-

zekasından ödün vermiş cahil bir gün geçiriyorum
temassız ödemeler ve hızlı içilen sigaralar
beni buradan kurtaracak bir fikre sahip değilim 
satırlarım uzun, günüm sigaram kadar kısa

günüm ile şiirimin ortak noktası kafiyesizlik 

şu acül hayatta öğrenemediğim çok şey var
bir şiir ne zaman bitmeli? bu kararı ne hakla veririm?
ne hakla şiir yazabiliirim?
başka çare kalmayınca şiiri yazıveririm

onaylanmaya ihtiyacı olmayan cevaplarım var       
bastonum ve birtakım pişmanlıklarım var 

aceleyle yetiştirdim projeyi
aceDevamını Oku

25 × 35 ve 35 × 50 tuval üzerine yağlıboya; A5 dokulu kağıt üzerine suluboya teknikleri ile yapılmıştır. tabloların ilhami hrıstiyan resim sanatının vazgeçilmez kişisi genç meryem figüründen ve sanatçının kendi saçlarından ilham alınmıştır. 

"ha hüzün doğuran annem, ha isa doğuran meryem"

Sanırım az önce tamamiyle soyunmuş olmamın sebebi ruhumun yüklerinden kaçma eylemenin son raddesidir. Hayır, çırılçıplak soyundum az önce ve bu yeterli gelmedi. Yeterli değilse son radde değildir. En yakınımda sen varsın kime yakınayım diye bir zikir tutturdum dilime. Aslında şu ana kadar yaptığım ve bundan sonra yapacağımın şaklabanlık olduğunu biliyorum ama bunu kimseye söyleme. Gülüp gülüp unutuyorum her şeyi, böyle öğrettim zihnime. Hem belki bir gün beşerden yardım dilenmeyi bırakırım bu çıplaklık vesilesi ile. Hele artık acımı saklamak daha mühim benim adıma. Zira artık tanıdığım ve tanışacağım kimse eskisi kadar yaklaşamaz bana. Zihnimden fikirleri sağa sağa vardım psikoloğun koltuğuna. Bilemiyorum sayın bilmemne, belki birileri panik atak diyordur buna. Koşup koşup tırmanıyorum ağaca. Atlıyorum sonra. Rüya mı? tüm bu yalnızlığın içinde kim şahit olacak bana? 

Suyun içinde, kendi kendime
Ne yapacağımı bilemeyince
Bir acele, bir telaş ile 
Sırtımdaki çantaya taçlar astım
Her birinde bir makam, bir taht görünce
Fısıldadım kendime hızlı arabaları
Gökyüzünde kayıp giden taşları
Çok rahat spor ayakkabılarımla
Bilemiyordum gerekenin ötesine gidebileceğimi
Hadi, şimdi durdur beni
Ben de ayaklarımı soktuğum suya ismini zikredeyim
Biliyorsun, inkâr etmedim hiçbir zaman
Ben biraz postmodernizmin kölesiyim
Biraz kavga,biraz kemer izi babadan
Biraz kin, biraz nefret, biraz toplum kin ve nefrete sürükleme
Biraz gökyüzü, biraz kan
Hepsi sığmış sırtımdaki çantaya
Bu çantayı bilhassa 
Ecnebi reyonundan seçmişti bana tolga

Bilirsin, ne yaparsan yap 
Duracak olman garantidir
Duruyor olabilmenin verdiği yırtıcılıkla
Dizimi kırdım, açtım çantamı
içindekilere baktım sonra

"dünya şöyle bir yerdir" diyebildiğim yaşlara ait
Bir adet gözlük, güzel ama çocukDevamını Oku