Mi̇krop

Tahrip olmuş bir semti soluyoruz,
yolları daha düzgün bir hayat bırakmak için geride,
biçimli kaldırımlar,
afilli kuş ötüşleri hatta,
çocuklara kalır diye ceviz ağaçları hatta,
bırakıyoruz işte,
zaman geçiyor bu semtte hem de öyle böyle değil,
sabah ezanları bırakıyoruz çocuklara,
uyumuyoruz çoğu gece,
uykusuzluğumuzu bırakıyoruz hatta,
sevdiğimizi söyleyemedigimiz her kadını,
erken ölen her adamı,
en çok da diz kapağımızdaki kabuk tutan yarayı,
bırakıyoruz sonrakilere,
bırakıyoruz ki bir yara izi olsun bu çocukların,
bu çocukları doğuran her kadının dediği gibi,
bırakıyoruz ki,
kırılsın mikrobu dünyanın.