Çoktan tamamlanmış bir kitabın ortasından başlamak...

Merdivenler çıkılmak içinmiş.

Bunu kıyas ederek öğreniyorum.

Kabil ile beraber oturduğum merdivenlerde.

O da biliyor bende.

Birimiz katil,birimiz kurban olmadan kalkamayacağız bu merdivenlerden.

Dünyanın meridyenlerini alaya alırdık tan yeri ağardığı vakitler,

Cebimizde tesbih elimizde tütün. 

Manzarayı izleyerek geçirdik vaktimizi.

Mesele beklemekti madem mutlak sonu,

Afilli olsun öyleyse bekleyişimiz derdik.

Başı ve sonu belli olan bu hikayede payımıza düşen fazlası olamazdı.

"ki beklemek en zor halidir yaşamanın."

                                  KALB-İ ART

Kalem çekilmiş gözler...

Geçmişten gelen bir nara deliyor geceyi

Geceliğimi giymeyişim geceye hazır olmadığımdan

Şahdamarımda selamlıyor beni ve hazırlanıyor ikindiye müteakip bir vedaya.

Sayfam kirleniyor diyorum, ölümle ve vedayla.

Kulağımda bir fısıltı,

Modern çağın fast food lokantalarında ancak intihara yarar bıçaklar.

Hayır, anlamıyorsun!

İmkansız değil, imansızım.

                                         KALB-İ ART

birinci perde;

Kaçabilmek 
İçin bir koşuya ihtiyacım vardı
Satın mı alsam kendim mi yapsam
Düşünüp dururken annem bağırdı

Kaçabilmek 
için annemi duyabilmem gerekirdi
Kulaklarımı gayet iyi bir fiyata 
Çin'e satmıştım. Devlet bana hiç kızmamıştı

Kaçabilmek 
İçin bir yavru kedim vardı
Büyüdü saldırgan asabi bir tip oldu
Son tanıştığım kadın gibi
Sanırım onu abd benden aldı

Kaçabilmek için dedim
Bir kulaklık satın aldım
Aktif bir gürültü engelleyicisi vardı
Beni kendimle yalnız bıraktı

Siktir ya, bunu nasıl hesaplayamadım? 

Kaçabilmek 
İçin matematiğe ihtiyacım vardı
Tanrıya inanmak ve annemi anlamak 
Matematik böyle şeyleri mümkün kılardı

Kaçabilmek 
İçin bir gül kokladım
Her limanda, başka bir gül
Kırmızısı mavisi siyahı
Renkleri görebilmek için matematik yetersiz kaldı

Kaçabilmek dedim 
İçimden ölü kediyi andıran bir koku çıktı
TabiiDevamını Oku

Mahallede, Hıdırellez gününde 
Karanlık edilen gök yüzü ve
Ve sarı çatırdamalar
Lastik toplama günüdür abiler!

Mahallede, yaz günlerinde
Çakıl taşıyken yer yüzü ve
Ve lastiğimin tutunamayıp hayata
Kafamın yarılacağı gündür abiler!

Susuyorsun, her bisikletten düştüğümde
Hâla öylesin, üstesinden gelemediğimde
Sükuttan başka dostun kalmamış
Savuşturdun parça parça kendini
Yer yüzüne

Yüz kere söyledim sana
Hızlı gitme bisikletle ve
Ve hiç sığmazdın ele avuca

Artık o eski hareketli hâlin yok
Daha yavaş ve isteksiz yapıyorsun her şey  i
Büyümek mi bu yoksa 
Yaşamaya hevesin mi yok? 

Mahallede, bir şeyler oluyor yine
Fakat
Fakat içeriğe hakim değilsin 
Her attığım adımda topuklarında iğne
Koparılmışsın oradan, bilmiyorum niye

Kötüsün, her poşette senden bir tane
Bir tane ben neyinize yetmedi
Pazardan dönerken
Attığı her adımda
Poşeti dizinde
SektirDevamını Oku

yalnızca dokunulabilen yerlerime alışkınım tabii
tabii ve belki birkaç saplantı hariç
belki birkaç tavuk ya da kuzu ya da kaplan
yaşamadım hiç(basit döngüler hariç)
yaslan yat veya anlat, unut bu hâli

hadi biraz bildiklerimizi konuşalım
şeyhime ve avucuma ve biraz karşılaştıklarıma
elimde mi değil yoksa zorunda mıyım bilmiyorum
çocuk, sana diyorum
kavuşmak mutlaka beraberinde sanrılar getirir

ne fena uzaklaşmışım şiirden
ne fena özetlemişim hayatımı yeni tanıştıklarıma
bir yandan ekilen bir toprak kadar hazırdım
Mümkün olabilecek tüm yarınlara
Öte yandan önünü göremeyen bir adam
Basarak tüm gerçekleri bağrıma

kibirden uzaklaşıp kaçabilmek kendine
Ya da sıkı bir atom bombası patlatmak mahallemde
Bir ve iki ve üç
Biz dünden alışkınız bu şiire
Gençlerin işidir demişti selam olsun Menteş’e

yine bozdum kuralları bu değirmende
olmayan saçlarımı ağrıttım bir de
şimdi tüm istanbul’u dDevamını Oku